-
1 karşı
I s1) Gegenüber nt\karşıdaki ev das Haus gegenüber\karşımda mir gegenüber, vor mirbirinin \karşısında âciz olmak jdm gegenüber machtlos sein\karşıya geçmek hinübergehenkamera \karşısında vor der Kamera2) bu olayların \karşısında vor dem Hintergrund dieser Ereignisse; ( olaylara bakıldığı zaman) angesichts dieser EreignisseII adj gegnerisch\karşı takım die gegnerische Mannschaft\karşı takımın bir oyuncusu ein Spieler der gegnerischen Mannschaftbir şeye \karşı olmak gegen etw seinben buna \karşıyım ich bin dagegenkim bundan yana, kim buna \karşı? wer ist dafür und wer dagegen?her ihtimale \karşı für alle Fälleİngilizcesi kötü, buna \karşı matematiği iyi in Englisch ist er schlecht, dafür ist er gut in Mathematik -
2 karşı
1. adj und subst gegenüberliegend; (die) gegenüberliegende Seite; Gegen- (Partei); gegensätzlich (Meinung);karşı akın Gegenangriff m;karşı öneri Gegenvorschlag m;karşı taraf Gegenseite f; gegenüberliegende Seite;karşı tarafa geçmek die Straße überqueren;karşı yatak TECH Strebepfeiler m2. adv -e karşı çıkmak jemandem entgegengehen; widersprechen D;-e karşı durmak widerstehen D; gegen jemanden auftreten;-e karşı gelmek sich jemandem widersetzen;karşı karşıya einander ( oder sich) gegenüber, Auge in Auge;karşı karşıya gelmek plötzlich einander gegenüberstehen;-e karşı koymak gegen jemanden auftreten;-e karşı olmak gegen jemanden (oder etwas) sein;buna karşıyım ich bin dagegen;karşıdan karşıya von einem Ende zum anderen, quer über …; querdurch; still und leise;-i karşısına almak jemandem nicht beipflichten können;karşısındaki Gesprächspartner m3. postp -e karşı gegen A, gegenüber D; zu D; für A; auf … A hinaus;-in karşısına gegenüber A; auf … A zu;-in karşısında gegenüber D (z.B. dem Haus); fig angesichts G;-in karşısından von … gegenüber;sabaha karşı gegen Morgen;biz bahçeye karşı otururuz wir wohnen auf den Garten hinaus;karşıımızda bir bay oturuyordu uns gegenüber saß ein Herr;ona karşı sempatim var ich habe Sympathie für sie, sie ist mir sympathisch -
3 yan
2. I s1) Seite f\yanımda para yok ich habe kein Geld bei mirher \yanda überallher \yandan von allen Seiten, allseitigsağ/sol \yanda auf der rechten/linken Seitebir şeyin \yanı başında ( olmak) ganz in der Nähe von etw (sein), an etw sehr nah dran (sein)\yanına çağırmak zu sich rufenparanı/gözlüğünü \yanına almayı unutma vergiss nicht, dein Geld/deine Brille mitzunehmen [o einzustecken]\yanına kâr kalmak davonkommen2) (-den \yana)biri/şans ondan \yana olmak jdn/das Glück auf seiner Seite habenşans benden/bizden \yana das Glück ist auf meiner/unserer Seitebirinden \yana çıkmak sich auf jds Seite stellenbirinden \yana olmak jdm zur Seite stehenbir şeyden \yana olmak etw befürwortenben senden \yana olurum ich bin [o stehe] auf deiner Seitebir şeyden \yana olduğunu açıkça söylemek sich zu etw bekennenben ondan \yanayım ich bin dafürII adj Neben-, Seiten-birine \yan gözle bakmak (\yan bakmak) jdn schräg ansehen; ( göz ucuyla) jdn aus den Augenwinkeln anschauenbirine \yan bakmak ( fam) jdn schief ansehen\yan çizmek ( fam) einen Rückzieher machen; ( bir işten kaçmak) kneifen -
4 güven
güven Vertrauen n (-e karşı zu D); Zuversicht f; Sicherheit f; Obhut f, Schutz m;güven altına almak in Sicherheit nehmen;güven içinde mit Vertrauen, vertrauensvoll;güven mektubu Beglaubigungsschreiben n;-e güveni olmak sich verlassen (auf A) -
5 alerji
-
6 dayanmak
vi1) sich stützen (-e auf); ( yaslanmak) sich lehnen (-e an)2) ( dayanıklı olmak) strapazierfähig sein, halten3) ( varlığını korumak) standhalten4) ( istinat etmek) sich stützen (-e auf), basieren (-e auf), beruhen (-e auf)olgulara \dayanmak sich auf die Fakten stützen5) ( tutunmak) sich halten (-e gegen); ( karşı koymak) widerstehen (-e) ( mukavemek etmek) Widerstand leisten (-e)6) ( tahammül etmek) aushalten (-e), ertragen (-e), durchhaltendayan! geliyorum! halt durch! ich komme!burada fazla dayanamayacağım hier werde ich es nicht lange aushalten könnengürültüye dayanamamak den Lärm nicht ertragen könnensınırına \dayanmak an seine Grenzen stoßen8) ( bitmeyen iş)bir şey birine \dayanmak etw bei jdm landen -
7 muhalefet
muhalefet [muha:--] sa. pol Opposition f\muhalefet etmek opponieren; ( karşı çıkmak) sich widersetzen\muhalefette olmak in der Opposition sein
См. также в других словарях:
karşı olmak — birine veya bir düşünceye katılmamak, karşıt olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
karşı — is. 1) Bir şeyin, bir yerin, bir kimsenin, esas tutulan yüzünün ilerisi Karşımdaki kitap rafında eserlerim sırayla duruyor. H. E. Adıvar 2) Yol, deniz, ırmak vb.nin öbür kıyısı veya yanı Karşıki kıyıda yün denkleri çıkaran gemiye haykırdık,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
aleyhte olmak — karşı durum almak … Çağatay Osmanlı Sözlük
boynu eğri olmak — (birine karşı) herhangi bir sebeple birine karşı direnecek veya söz söyleyecek durumda olmamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
küçükle küçük, büyükle büyük olmak — 1) her yaştaki kişilere karşı dostça, arkadaşça davranmak 2) her makam ve durumdaki kişilere karşı dostça ve anlayış göstererek davranmak Protokol kaidelerini, çok zaman, bir yana atıp küçükle küçük, büyükle büyük olmasını biliyordu. Y. K.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
canciğer olmak — birbiriyle çok yakın arkadaş olmak Birbirinizin yüzüne karşı canciğer olursunuz fakat sekiz on adım ayrıldığınız gibi başka birine mükemmel çekiştirirsiniz. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
helak olmak — 1) yok olmak, ölmek İki sarılı yumurta yumurtlayan bu canım legornlar iki üç gün ara ile birer birer helak olup gitmişlerdi. H. Taner 2) mec. yorulmak, bitkin duruma gelmek Zavallılar kan ter içinde bir yandan karşı taraf içlerini tutacağız, bir… … Çağatay Osmanlı Sözlük
boynu kıldan ince olmak — haksız olduğu anlaşıldığında verilecek her türlü cezaya razı olmak Eğer efendim, bir kelime yalanım varsa hükûmete karşı boynum kıldan incedir. Vurunuz. H. R. Gürpınar … Çağatay Osmanlı Sözlük
askıntı olmak — argo 1) başkalarının sırtından geçinmek 2) karşı cinsi rahatsız etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
hassas olmak — 1) duyarlı davranmak 2) çabuk duygulanmak Sanatkârlar böyle cümlelere karşı pek hassas oluyorlar. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
ifrit kesilmek (veya olmak) — çok öfkelenmek, çok kızmak Arzuma karşı konulunca ifrit kesildiğimi pek iyi bildiğinden ses çıkarmadı. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük